
09 May En zengin yüzde 10 küresel ısınmanın üçte ikisinden sorumlu
Nature Climate Change dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, zengin bireylerin iklim krizine etkilerini ortaya koymaya çalıştı. Buna göre küresel ısınmanın üçte ikisinden dünyanın en zengin %10’luk kısmı sorumlu…
Yeni bir çalışmaya göre, dünyanın en zengin %10’luk bölümü, 1990’dan bu yana küresel ısınmanın üçte ikisinden sorumlu ve durum gezegenin en yoksul bölgelerinde kuraklık ve sıcak hava dalgalarına yol açıyor.
Araştırmacılar daha önce de yüksek gelirli grupların orantısız şekilde seragazı emisyonuna neden olduğunu göstermişti. Ancak bu son araştırma, söz konusu eşitsizliğin iklim krizine neden olan bir tür sorumluluğa nasıl dönüştüğünü belirlemeye çalışan ilk çalışma. Araştırmanın bulguları, iklim finansmanı ve servet vergileri için güçlü bir gerekçe sunuyor. Gelişmiş dünyadaki pek çok insanın, iklim felaketlerinden, bu felaketleri en az karşılayabilecek durumdaki insanlara kıyasla daha fazla sorumluluk taşıdığını da kanıtlamaya çalışıyor.
Çalışmanın baş yazarı ve iklim modelleme analisti Sarah Schöngart, aşırı iklim etkilerinin yalnızca “soyut” küresel emisyonların sonucu olmadığını göstermeye çalıştığını kaydederek şunları söyledi:
“Çalışmamız aksine bu etkileri yaşam tarzı ve yatırım tercihlerimize doğrudan bağlayabiliyor ve bu tercihler de servetle doğrudan ilişkili. Karbon salımında bulunan zenginlerin, iklim aşırılıklarını tetiklemede büyük rol oynadığını bulduk. Bu durum emisyonlarının azaltılmasına odaklanan iklim politikaları için güçlü bir destek sağlıyor.”
Ortalama Gelir Arttıkça Orantısız Katkı Artıyor
Nitekim zengin bireylerin tüketimleri ve yatırımları yoluyla daha fazla karbon salımına neden oldukları daha öne de açıkça ortaya konmuştu. Buna karşın, Ekvator’a yakın daha yoksul ülkeler, ortaya çıkan aşırı hava olayları ve yükselen sıcaklıkların yükünü taşıyor.
Yeni araştırma, bu emisyon eşitsizliğinin iklim çöküşüne ne ölçüde katkıda bulunduğunu niceliksel olarak belirlemeye çalışıyor. Araştırmacılar analizleri için servete dayalı seragazı emisyon eşitsizliği değerlendirmelerini iklim modelleme çerçevelerine uyumlu hale getirdiler. Bu sayede, 1990 ile 2019 yılları arasında gerçekleşen küresel sıcaklık değişiklikleri ve aşırı hava olaylarının sıklığını sistematik biçimde belirli gelir gruplarına atfettiler.
Buradan yola çıkarak dünyanın en zengin %10’u, %1’i ve %0.1’inin emisyonlarını çıkararak, bu gruplar olmasaydı iklimde ve aşırı hava olaylarında ne gibi değişiklikler olacağını modellediler. Gerçekleşen değişikliklerle bu model sonuçlarını karşılaştırarak, dünyanın bugün karşı karşıya olduğu krizin sorumluluğunu ne ölçüde taşıdıklarını hesaplayabileceklerini düşündüler.
Örneğin 2020 yılında, küresel ortalama sıcaklık 1990’a göre 0.61 derece daha yüksekti. Araştırmacılar, bu artışın yaklaşık %65’inin, yıllık geliri 42.980 euro üzerinde olan kişileri kapsayan küresel en zengin %10’un karbon salımlarına atfedilebileceğini ortaya koydu.
Üstelik araştırmaya göre daha zengin gruplar, iklim krizindeki sorumluluğu çok daha orantısız şekilde taşımakta. Yıllık geliri 147.200 euro olan en zengin %1’lik kesim, küresel ısınmanın %20’sinden sorumlu. Geliri 537.770 euronun üzerinde olan yaklaşık 800 bin kişilik en zengin %0.1’lik kesim ise %8’inden sorumlu.
En Zengin %10 Ortalama Bir Bireyden 6,5 Kat Daha Fazla Sorumlu
Nature Climate Change adlı dergide yayımlanan makalede şu ifadelere yer verildi: “En zengin %10’luk kesimin, ortalama bir bireyden 6,5 kat daha fazla küresel ısınmaya katkı sağladığını; en üst %1’in 20 kat, %0.1’in ise 76 kat daha fazla katkıda bulunduğunu bulduk.”
Araştırmanın ortak yazarlarından Carl-Friedrich Schleussner ise araştırmaya dair şu yorumlarda bulundu: “Eğer herkes, dünya nüfusunun en yoksul %50’si kadar emisyon üretseydi, 1990’dan bu yana çok az ek ısınma yaşanacaktı. Öte yandan, eğer tüm dünya nüfusu en zengin %10, %1 ya da %0.1 kadar emisyon üretmiş olsaydı, sıcaklık artışı sırasıyla 2.9 derece, 6.7 derece veya yaşanamaz düzeyde olan 12.2 derece olurdu.”
Araştırmacılar, bu analizle, dünyanın en zengin kesimlerinin iklim krizine yaptığı orantısız katkının politika yapıcılar tarafından dikkate alınmasını ve toplumda iklim eylemlerine yönelik sosyal kabulün artırılmasını umduklarını da açıkladılar.
İklim Haber